İslam Şeriatı’nda İctihâd Ve Çağdaş İctihâd Anlayışına Dair Analitik İncelemeler
İslam Şeriata, insanlığa ilahi hidayeti taşıyan şeriatların sonuncusudur. Allah (celle celaluhu) umumi, ebedi ve şümullü olma nitelikle- rini bu Şeriat'a mahsus kılmıştır. Bu, kıyamete kadar tüm zamanlarda ve tüm coğrafyalarda yaşayacak olan her milletten insanlar için; hayatın bütün alanlarında tecelli eden Allah'in bir rahmetidir. Bu sebeple Allah (celle celaluhu) bu Şeriati, uzun zamanlar boyunca ve alabildiğince geniş coğrafyalarda insanlığın gelişimiyle beraber ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara cevap verebilecek nitelikte ilkeler ve hükümler ile donatmıştır.
Şüphesiz İslam Şeriatı'nı verimli ve zengin kılan ictihâddır. Şeriat'ın, hayatın dizginlerinden tutmasını sağlayan odur. Böylece Şeriat, hayatı Allah'ın razı olduğu şekilde tanzim eder. İctihad bunu yaparken ne Allah'ın sınırları konusunda ihmalkar davranır ne de insanın haklarını zayi eder. Tabi bunun için doğru ictihad şartlarının sağlanmış olması ve bu ictihâdın ehil kimselerden sadır olmuş olması gerekir. Keza yerinde yapılmış bir ictihad olmalıdır.
İslam Şeriata, insanlığa ilahi hidayeti taşıyan şeriatların sonuncusudur. Allah (celle celaluhu) umumi, ebedi ve şümullü olma nitelikle- rini bu Şeriat'a mahsus kılmıştır. Bu, kıyamete kadar tüm zamanlarda ve tüm coğrafyalarda yaşayacak olan her milletten insanlar için; hayatın bütün alanlarında tecelli eden Allah'in bir rahmetidir. Bu sebeple Allah (celle celaluhu) bu Şeriati, uzun zamanlar boyunca ve alabildiğince geniş coğrafyalarda insanlığın gelişimiyle beraber ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara cevap verebilecek nitelikte ilkeler ve hükümler ile donatmıştır.
Şüphesiz İslam Şeriatı'nı verimli ve zengin kılan ictihâddır. Şeriat'ın, hayatın dizginlerinden tutmasını sağlayan odur. Böylece Şeriat, hayatı Allah'ın razı olduğu şekilde tanzim eder. İctihad bunu yaparken ne Allah'ın sınırları konusunda ihmalkar davranır ne de insanın haklarını zayi eder. Tabi bunun için doğru ictihad şartlarının sağlanmış olması ve bu ictihâdın ehil kimselerden sadır olmuş olması gerekir. Keza yerinde yapılmış bir ictihad olmalıdır.